başka

ebe-sobe

Sobe 1:

Ebelendiğimi biliyorum da, kim ne için ebeledi karıştırdım. O yüzden Burçak’ın ve Tarçın’ın market sorulu ebesiyle başlayalım:

1- Market alışverişi yaparken yeni ürünleri mutlaka alıp denerim…
Eskiden ismi güzel, rengi hoş; pratik, kolay ve hızlı sloganıyla pazarlanan her endüstriyel ürünü denerdim. Son bir yıldır biraz da bloglar sayesinde bir billinçlenme hasıl oldu bana. Şimdilerde değişik meyveler, sebzeler veya bakliyatlar dışında özellikle gerekmediği sürece yeni ürünler denemiyorum.
Ancak besin maddesi olmayan ürünlerden bahsediyorsak, maalesef kötü bir tüketici kadınım: Çanak-çömlek tarzı dolapları sinsice dolduran herşey karşısında zayıf biri oluveriyorum.
2- internetten gazete okumayı hiç sevmem…
Türk gazetelerinin Avrupa baskısını okumak yerine, internetten okumayı tercih ederim. Bu şartlarda sevip sevmeme seçeneğim yok maalesef. Aslında o gazeteleri okumasam bile olur.
3- Hiç sigara içmedim, tadını bilmem…
Tadını ve kokusunu bilirim, çünkü günümü birlikte geçirdiğim kişi sabahtan akşama kadar sarma sigara içiyor.
4- Sevgi, saygı ve hoşgörü hayatımdan çıkarmayacağım kavramlardır. Ukalalıktan nefret ederim.
Bu soruyu bu şekilde sorabilen arkadaşı alnından öpmek düşer bana :) Şimdi sevgiyi, saygıyı hayatımdan çıkarmam, ukalalıktan nefret ederim desem fena sallamış olucam. E ukalayım, bazen saygı sınırlarını bile aşıyorum desem, o da ayıp olur. Ne yapacağız?
5- Futbolu seviyorum…
Hayır, nereden çıktı o…

Sobe 2:

İkinci bir sobe daha varmış sırada, soruyu bulamadım. Elif, şimdi genel anlamda kendimizden bahsedeceğiz, öyle değil mi?

1. İki kelimeyi kesinlikle söyleyemem:
Desktop! Destop demekten bir hal oldum. O „k“ çık-mı-yor. Anlamayanlara tekrar etmekten, ederken yine destop demekten sıkılıyorum.
„Gözüküyor“ veya „Görünüyor“ diyeceğim zaman aceleden hangisini söyleyeceğime karar veremiyorum ve ağzımdan beceriksizce „görüküyor“ çıkıyor.
2. Şu an oturduğum ev „yaşıyor“ arkadaşlar. Ayrıntıya girmeyeyim, çünkü kendim de fena kaptırıyorum sonra. Allah’tan bu arada biri bana durumu açıkladı ve geceleri daha rahat uyumaya başladım. Savaş öncesinden kalan bu eski ahşap evlerde tahtalar yaşıyormuş ve genleşirken acaip sesler çıkarıyorlarmış. Bana kalmaya gelecek olanları önceden uyarmayı bir borç bilirim :)
3. Beyaz porselen delisiyim. Hele incecik ve çın çın olurlarsa.
4. Unutkanım. Evden çıktığımda birkaç kez geri döner, çantamı yeniden toplarım.
5. Keyfim anlıktır. Gün içinde aniden derin bir karamsarlığa kapılırım.
6. Her yarım saatte bir el yıkarım; ha gergedan derisi, ha benim eller.
7. Başka şeyler var tabii ama, onları buraya yazmasam daha iyi olur. Nasıl olsa tanışır, görüşürüz bir gün…

Şimdiye dek sobelenmeyen arkadaş kaldıysa, çomağı onlara uzatıyorum :) Hadi bakalım, sıra sizde…

(Almanca bloglarda şu ebe-sobe işlerinde „birbirlerine çıtayı“ veriyorlardı örneğin, acaba başka ülkelerde nasıl ebeliyorlar birbirlerini?)