başka

Nunu’nun elmalı turtası ve ponçik

Binanın her türlü mobil telefon servisinin kapsama alanı dışında kalan yegane dairesinde ben oturuyorum. Yani evin kapısından girdiğim andan itibaren cep telefonuyla arayabilme ve aranabilme ihtimalim yüzde 1’i geçmiyor. İki hafta önce internet ve telefonum da gitti. Kaldım mı akşamları tamamen iletişimsiz -15 yıl önce işte aynen böyle yaşıyordum, ne rahatmışız yahu- Geçen gün hat tamir edildi ve ben hiç de beklediğim gibi sevinmedim; çünkü ne yalan söyleyeyim akşamları elimde kalan 3-4 sade saat pek hoşuma gitmişti. Bu arada Türkiye’de youtube’dan sonra bir de blogger yasaklanmış, aslında çok ilgimi çeken bu gelişmeyi dahi yarım yamalak izleyebildim bu sürede. Onun dışında evimi topladım, izlemeyi planladığım filmler ile okunmayı bekleyen kitaplarımı çıkardım gözönüne, krokan yapmayı öğrendim ve daha önceden bir kenara not ettiğim tariflerimi ayıklayıp, bazılarını da denedim bu akşamlarda. Bu tariflerden en güzeli tartışmasız Nunu’nun elmalı turtasıydı. Çok tatlı övgüler aldı bu turta, hatta tatlı-tuzlu her hamurişinden kararlı bir şekilde uzak duran bir arkadaşım minik bir parçadan sonra oflayarak ikinci parçaya uzandığında varın sevincimi siz düşünün :)

Nunu esasen bu gurur sana ait arkadaşım :) Tarif için çok teşekkürler!

ponçik
İkinci tarifim ponçik. Eylül ayında Heybeli’de Meltem pastanesini talan ettiğimizden beri aklımdaydı ponçikler. Çocukluğumun en aklımda kalan 3-4 tadından biridir zaten -diğerleri de üzümlü poğaça ve kuru üzüm- Sibel’in ponçin tarifi aklımdaydı, bir de  Banu Atabay’ın videosunu buldum. İki tarif arasında ufak bir kararsızlıktan sonra evde süt olmadığı için videodaki tarifi kullandım ve çok beğendim. Hayalimdeki ponçikler işte aynen böyleydiler.

İlk seferinde hamurun yarısı için Nunu’nun elmalısından artan içi kullandım, kusursuz oldu. Diğer yarısını ahududu reçelli yaptım, ancak reçeller fırında akıp, tepsiye yayıldılar. Pek hoşuma gitmedi bu durum, zaten tadını da beğenmedim. İkinci seferinde aşağıdaki dolguyu uydurdum.

Hamur: 500gr. un, 1 paket kuru maya, 30gr. pudra şekeri, 1 paket vanilyalı şeker, 1 çimdik tuz, 200 ml. ılık su, 100ml. sıvıyağ, 1 yumurta.

Kuru ve yaş malzemeyi ayrı kaplarda karıştırdıktan sonra bir araya getirin ve yumuşak bir hamur yoğurun. Hamuru iki katına çıkana kadar mayalandırın.

Dolgu: Hamur mayalanırken ufak ufak doğradığınız 250gr. kadar günkurusunu bir bardak suyla çatalla ezilecek kıvama gelene kadar pişirin. Ateşten alınca içine 1 tatlı kaşığı tarçın ve iki avuç kadar kuru yaban mersini veya benzer bir meyve ilave edin. Soğutun.

Mayalanan hamuru şöyle bir yoğurduktan sonra dörde bölün. Her parçayı tabak büyüklüğünde açıp 8 dilime bölün. Daha büyük ponçikler için hamuru üç topa bölebilirsiniz. Geniş uçlarına birer tatlı kaşığı meyveli dolgudan koyup, fırında akmayacak şekilde sarın. Tepside 20 dakika daha mayalandırdıktan sonra 175 C’de üzerleri kızarana kadar pişirin. Soğuduktan sonra üzerine pudra şekeri ve tarçın serpin.

Ayçöreği mağduriyetimden sonra ponçik sorununu da halletmiş olduk böylelikle. Geriye bir tek şu poşette satılan yumuşacık, yuvarlak sandviç ekmekleri kaldı. Onun için de bloglarda gördüğüm tarifleri ayıkladım, ancak henüz hiçbirini denemedim. Sanırım başlangıcı uzak köşe’nin sandviç ekmeği ile yapacağım.

Ponçik hamurundan artan bir topla tarçınlı halkalar yaptım, aslında yalnızca yine youtube’da gördüğüm o becerikli kadının yaptığı şekilleri denemek istemiştim. Bir deneme olduğu için ölçüsüne filan bakmadım, siz de kafanızdan yapabilirsiniz. Hamur topunu dikdörtgen şekilde açtım, üzerine eritilmiş tereyağ sürüp şeker ve boool tarçın serptim, sonra ikiye katladım. Bir parmak kalınlığında şeritler kesip, kordon gibi çevirdikten sonra başparmağımın çevresinde dolayıp muffin kağıtlarına yerleştirdim. Ortaya İsveç’in ünlü tarçınlı çöreği Kanelbullar’ın bir taklidi çıktı. Ben pek sevdim açıkçası…

unutulan bezeler
bbcgoodfood’da adı ilgimi çektiği için baktığım bu bezelerin özelliği son derece ekonomik bir biçimde kurutulmaları. Diyelim poğaça yaptınız ve 170 C’de pişirdiniz. Üzerine sürdüğünüz yumurta sarısının artan akını poğaçalar pişerken 40 gr. şekerle beze haline getiriyorsunuz, içine 25 gr. kadar irice kıyılmış çikolata ve ceviz karıştırıyorsunuz -koymasanız da olur-, kaşıkla doğru dürüst şekil vermeye bile gerek olmadan tepsiye koyduğunuz bezeleri fırına atıp, hemen fırını kapatıyorsunuz (hem kapağını, hem fırının kendisini). Bezeler 12 saat kadar kapağı hiç açılmadan fırında bekliyorlar. Süre sonunda dışı kabuk gibi, içi yumuşak bezeleriniz oluyor. Hani olağanüstü muhteşem değiller, ancak kötü de sayılmazlar. Fırınız zaten ısınmışsa, yumurta akınız da varsa arada bir yapabileceğiniz birşey.